22 Haziran 2013 Cumartesi

İstanbul depremine hazır mıyız?


16 Haziran 2012 Cumartesi günü Bilim Akademisi üyesi Prof. Dr. Naci Görür "İstanbul Depremi ve Kentsel Dönüşüm" üzerine bir seminer verdi. Bu seminerde konuşulan konuları başlıklar halinde size aktarmaya çalışacağım:
  • Kuzey Anadolu Fayı depremleri batıya doğru taşır, 1939'da Erzincan Depremi'nden  başlayarak batıya doğru hareket eden depremler 1999 Gölcük Depremi ile İstanbul'un kapısına dayandı. Gölcük Depremi  fayın İstanbul'a yakın kısmına normalde 220 senede  birikmesi beklenen stresi 55 saniyede yükledi. Daha batıda da 1912 yılında olan Şarköy Depremi Marmara Denizi'nin altında bir boşluk yarattı. Bu bölgede 1776'dan beri büyük bir deprem olmadığı ve ortalama her 250 senede bir deprem görüldüğü için yakın bir zamanda bu bölgede bir deprem beklenmelidir.
  • Marmara Denizi'nde olan bir deprem İstanbul'da 9 şiddetinde hissedilir ve bu şiddette bir depremde iyi yapılmış binalar bile ciddi zarar görebilir. İstanbul'daki binaların %60'ı bu şiddette bir depreme dayanamaz.
  • Ancak depremde önemli olan insanların o binadan sağ çıkabilmesidir. Eğer insanlar o binadan sağ çıkıyorlarsa o bina iyi binadır. Dolayısıyla da afet odaklı kentsel dönüşüm gecekonduları yıkıp güzel görünümlü binalar yapmak değildir.
  • İstanbul'da 1.600.000 bina vardır. Bu binaların bir envanteri bulunmamaktadır. Bina envanteri yokken bu binaları neye göre çürük veya sağlam diye ayıracaksınız? Bir binanın  kalifiye bir grup gerçek analizinin yapılması en az üç gün sürer ve son derece maliyetlidir. Bu emeği harcamadığınız zaman vatandaşı inandırmanız çok zordur.
  • Benzer bir inceleme yapılmaya çalışıldığında Zeytinburnu'nda  16,000 bina sorunlu çıktı ama sağlam dedikleri bina deprem olmadan yıkıldı.
  • Kentsel dönüşüm bağlamında “yıkıp, yapacağız” demek yanlıştır. Devlet garantisi olmadan yapılacak böyle bir işleme vatandaş karşı çıkar ve bu iş vatandaşın desteği olmadan yürüyemez.
  • Eğer “her binayı yıkmayacağız, bazı binalar için güçlendirme çözümüne gideceğiz” denecek olursa bu daha da önemli sorunlar doğurur, çünkü güçlendirme genel bir yöntem değildir. Güçlendirmede her binaya o binaya özgü yöntemler uygulamalısınız. Bu, bina envanteri çıkarılmasından da zor bir iştir ve 1.600.000 bina için bunu yapamazsınız. Ayrıca güçlendirme bilinçsiz yapıldığında çok daha kötü sonuçlanabiliyor. Sonra güçlendirilen bina çökerse bunun hesabını kim verecek ve güçlendirmenin maliyetini kim ödeyecek?
  • Kentsel dönüşümde ayrıca binaların seyreltilmesi de gerekir. Bu da ancak insan yoğunluğunun azaltılması ile mümkündür.
  • Eğer “biz sadece belirli bölgelerde kentsel dönüşüm yapacağız” derlerse bu değişecek alanlara kim karar verecek? Düşünülecek konu afet riski mi rant mı olacak? Bu işi özel sektör yapacaksa ki öyle olacak, o zaman özel sektör afet açısından en kötü durumda olan yere değil rantı en yüksek olan bölgeye girer. Ama bu durumda rantı düşük olan yerleri ne yapacaksınız? Vatandaşlar arasında bu ayrımı yapamazsınız.
  • Bu soruların hiçbiri yasa çıkmadan konuşulmadı. Bu sorulara acilen cevap verilmesi gerekiyor. Planlanan kentsel dönüşüm kapsamlı ve deprem odaklı olmayacak.
  • Deprem odaklı olsaydı öncelikle tehlike ve risk analizi yapıp sonra zarar azaltıcı önlemler almanız gerekir. Kenti depreme hazırlamalıyız. Sadece deprem değil diğer doğal tehlikeler de hazır değiliz. İstanbul'un bir tehlike analizi yapılmadı, tehlikeler varsayımla kabul edildi. Sonra risk analizi yapacaksınız: Nereler etkilenecek? Zararın insani boyutu ne olacak? Ekonomik boyutu ne olacak bilmeniz gerekir? Mevcut hastanelerin on katı olsa gene de yetmez, hatta hastanelerin kendi yerleri bile güvenli değil.
  • Gölcük Depremi'nden bu yana 13 sene geçti ve yasa daha yeni çıktı. Yerel yönetimlere bu konuda büyük iş düşüyor. İstanbullu depremde ne yapması gerektiğini bilmiyor. İstanbul'un içinde bol miktarda parlayıcı ve patlayıcı depolayan yer var. Yapı stoğu problemin sadece bir kısmıdır. Halkın bilinci, örgütlenmesi yok, zararlı maddelerin güvenilir depolanması yok. Kentsel dönüşümün aceleye getirilmeden gerçekleştirilmesi gerekiyor. Ancak bu bir toplu konut projesi değildir, kentsel dönüşüme öyle bakmak tüm umutlarımızı söndürür.