25 Ocak 2012 Çarşamba

İstanbul'un trafik sorununa çözümler!

Üçüncü köprü yapalım, köprülerin yanına ikizlerini yapalım, Boğaz'ın altından tüneller açalım. Bunların hiçbiri İstanbul'un trafik sorununa çözüm getirmez. Ben üçüncü köprüye karşı olanlardan değilim. İstanbul'un bugünkü halinde üçüncü köprü kesinlikle gerekli, hatta hemen dördüncünün de çalışmalarına başlanmalı. Ama asıl çözüm bunlarla sağlanamaz. Devletimiz de asıl çözümü yaratmanın peşinde olmadığı için  gerçek politika, sorunu çözüyormuş gibi görünen ancak aslında sorunun bir parçası olan “çözümler” üretmek. Üçüncü köprü projesi de bunlardan biri. 


İstanbul'da neden bir trafik sorunu var? Buna iki temel cevap verebiliriz. Birincisi ve önemli olanı; İstanbul'un nüfusunun çok fazla oluşu. Eğer İstanbul'un nüfusu 12-13 milyon yerine 3-4 milyon olsaydı, bize bir köprü yeter de artardı bile. Ama nüfus şu anda olduğu yerde kaldığı veya arttığı müddetçe daha fazla köprü ve tünel yapmamız gerekli olmaya devam edecektir. Unutmayın, ne kadar fazla nüfus, o kadar fazla köprü. Trafik sorununa neden olan ikinci konu da trafik sorununa neden olanlarlar arasında toplu taşımanın az kullanılması. Yani, trafik sorunundan şikeyet edenlerin büyük bir kısmı kendi özel araçları ile kendi başlarına her gün trafiğe çıkanlar. Bu kişiler özel araçları yerine toplu taşıma kullanacak olsalar trafik epey rahatlayabilir. Bu kişilerin arabalarını bırakıp toplu taşımaya yönelmeleri için ne yapmak gerekir? Peki ya devletimiz gerçekten bu kişilerin toplu taşımaya yönelmelerini istiyor mu? 

Bu iki konuya da verilecek cevaplar devletin aslında şu andaki durumu korumaktan yana olmasından geçiyor. Devletimiz İstanbul'un nüfusunun yüksek olmasından çok şikayetçi değil ve devletimiz daha fazla kişinin araba sahibi olup daha fazla benzin tüketmesinden de gayet memnun.

İstanbul'un nüfusu nasıl azaltılır? Bunun doğal çözümü aslında genel nüfusumuzun azalmasından geçiyor. Ülkemizin doğal kaynaklarının sınırına gelmeye başlayan bir nüfusumuz var ve nüfus artışı bu şekilde devam ettiği müddetçe yakın gelecekte ülkemizin kaynakları nüfusumuza yetmemeye başlayacak. Bundan da kastım kömür veya demir değil. Su yetmeyecek, topraktan çıkan besin yetmeyecek. Bu sebepten nüfus kontrolü en önemli sorunumuzdur. Ancak bu çok daha büyük bir sorun olduğundan biz daha küçük bir soruna yönelelim. İstanbul'un nüfusunu azaltmak için ülkemizde İstanbul çekiciliğinde yaşam alanları yaratmamız gerekiyor. Bu yaşam alanları Ankara veya İzmir değil çünkü onların da kendi artan sorunları var. Mesela bir Samsun veya bir Balıkesir ya da bir Muş yeni bir yaşam alanı olarak yaratılabilir. Buralara yapılacak yatırımlar ciddi anlamda desteklenecek olursa bu bölgelerin de gelişmesi sağlanabilir. Çoğumuz İstanbul'a aşık olduğumuz için burada değiliz, burada olmamızın sebebi ekmeğin burada olması. Eğer ekmek Muş'ta olursa, eminim pek çoğumuz gidip Muş'ta da yaşayabiliriz. Peki devletimiz neden bu konuda yatırım yapmıyor? Aslında cevap sorunun içinde gizli, devlet yatırım yapmak istemiyor, devletin ana amacı en az yatırımla en fazla yönetimi elde etmek. Bunun için de olan sistemlerin korunması daha mantıklı bir çözüm oluyor. 

Toplu taşımacılığın da yeterli derecede destek görmemesi benzer bir nedenden. Devletimiz araç sahiplerinden ciddi biçimde para kazanıyor. Önce araç satın alırken kazanıyor, sonra her yıl aracın vergisiyle para kazanıyor, ama belki de çok daha önemlisi, aracın kullandığı benzinden vergi geliri elde ediyor. Devletlerin politikalarını belirlerken böylesi küçük hesaplar peşinde koşmamaları gerekiyor ancak ne yazık ki bizim devletimiz vergisinin çoğunu doğrudan (gelirden) değil dolaylı (harcamadan) kazandığı için halk ne kadar çok harcarsa devletin geliri de o denli artıyor. Bu sebepten de halkın tüketim mallarına harcama yapması devletin günlük gelirini arttırıyor ve devleti uzun vadeli çözümler arama zorunluluğundan kurtarıyor. Ama unutmayın, sürdürülebilir kalkınmanın temeli uzun vadeli çözümlerle atılır. İstanbul'a bir köprü daha yapmak devleti Türkiye'nin geri kalanına yatırım yapmaktan alıkoyar. Bir yandan İstanbul'un sorununu azaltmazken, diğer yandan da yatırım yapmadığı bölgelerden İstanbul'a göçü teşvik etmeye devam eder.